iban varsa elinde en kesini o ama yoksa (ve online olarak bulamıyorsan) (ki google için anahtar sözcükler x bankası iban hesaplama) hesap no, şube kodu, alıcı adı.

bankasından bankasına ve yatırma yöntemine göre değişiyor.

iban bilgini vermen yeterli.

hesap numarası, isim soy isim, baba adı, şube, öncelik sırasına göre yazdım, hesap numarası ve isim soy isim olmazsa olmaz. digerlerini de soylersen daha iyi olur.

www.eksiduyuru.com

gizmolord.com

whatsapp ve benzeri programlar /tango/Viber telefon numarası doğrulaması istiyor ama bu çok zor değil. telefon numarasını yazıyorsun 5 dakika boyunca bekliyor, mesajı otomatik olarak algılamadığını düşünüp sana soruyor girmen için gönderdiği kodu.

@cokacayipbisey beni de alacak misin ise? cok zor degil zira dedigin sey. (ben yaptim oldu)

donanımhaber'de bu tablete rom yapan bi adam var "eryiğit rom" diye, onu yükleyince tablet kendini telefon olarak görüyor ve kurabiliyorsun. Donanımhaberdeki "Galaxy s wifi 5.0" ana konusunu okumanı tavsiye ederim ;)

Ben de bu tableti kullanıyorum ama orijinal romu değiştirmedim, bana yetiyor whatsapp kullanmıyorum.

edit: buyur forum.donanimhaber.com

Gizmolord'ta yazan şey olmuyor bende. arkadaşımın samsung 10.1'inde demeiştik olmuştu ama aynı işlemi benimkinde yürütünce hata veriyor.

ikametsiz: abi git whatsapp'in kendi sitesine. indir apk'yı (beta bölümünden daha kolay bulursun) at tablet'e kur. sonra başka telefondaki telefon numaranı gir 5 dakika bekle. ulaşamadım mesaja diyecek, sen de diğer telefona gelen mesajdaki şifreyi gireceksin whatsapp arayüzünden. hepsi bu.

bende aynı alet var ve whatsapp kullanıyorum kendisinde. Meticulus' rom R5 yükleynce internetten edinilen whatsapp apksi ile yükleyip kullanabiliyorsun. normalde apksini atıp yüklersen tabletler desteklenmiyor der.

@cevab veremedi en aşağıda barky'nin dediği oluyor, aynı şekilde başka tablete kurdum ama onlar en son modellerdi ve işte o yüzden de çalışıyordu. ama benimkine yükleyince olmuyor o.

dediğim romu yükleyip apksini atarsan çalışacak.

mediamarktda çok ve ucuz çeşit var. ikisinde de..

ben smyrna yazmışken bana yazmak düşmezdi ama, bir de amerikan pazarı/pasajı diye bir yer vardı orada da görmüştüm sanki.

tren garının tam karşısındaki caddeye girip dümdüz yürüyorsun, starfucks solunda kalacak şekilde. (starfucks'ın olduğu tarafta değil diğer tarafta yürüyeceksin.) bir süre sonra sol tarafta kocaman sağ tarafta küçücük bir park göreceksin. o küçük parkın arkasındaki yer amerikan hedesi. orada da olabilir.

mühür mü kaşe mi?
mühür resmi kurumlar içindir. ve resmi kurum değilsen yaptıramazsın.
kaşe ise hemen hemen herkes aynı malzemelerle yapıyor. pek sıkıntı olmaz.

kadıköy için ise, söğütlüçeşme camii'nin hemen karşısında köşede bir yer var. birinci katta camında kaşe yapılır yazıyor.

muhurden kastim bu eski donemlerde yazismalari baskasi okumasin diye yazismalarin uzerine bastiklari muhurden bahsediyorum. Mum muhuru deniyor sanirim adina.

www.olreklam.com bunu gibi bisey.

ekşiyi bilen gavur yok, ekşi zaten gavurcadan aparma bi sürü var gavurca versiyonu

ekşi sözlükte ve duyuruda bahsettiğiniz ikinci konu daha önce defalarca konuşuldu, biraz arama yapın.

ekşi sözlük dengi en meşhur yabancı site nedir peki?

wikipedia.

wikipedia ile sözlüğün pek alakası yok aslında.

urbandictionary daha uygun.

en orjinali bu olmalı www.h2g2.com ssg'de burdan bakmış zati kendi diyo

yazılan iki siteninde içerik girme, format konusunda ekşi sözlük'le alakasınun olduğunu düşünmüyorum. uzun yıllar internet kullanıyorum, benim görüşüm daha underground siteler bence ekşi'ye denktir. wiki veya urbandic. "uyanınca akla ilk gelen düşünceler" veya "27 mart gs fb maçı" gibi abuk gubuk her konunun başlığının açılabildiği ve sayfalar dolusu yazabildiğiniz bir formatta değiller.

ekşinin ilk formatı aynen benim verdiğim linkteki gibiydi. hatta sürekli hatırlatılırdı
(bkz: irc'de değilim forumda değilim ben sözlükteyim)

evet hatırlıyorum. içerik konusunda bu kadar çılgın atmıyordu, yaratıcılık bekleniyordu. özellikle muhabbet konusunda hatta uçan çok oluyordu. yine de ben ekşi'nin ingilizce olmamasına yoruyorum evet ama yurtdışında ünlü olması gerektiğine inanıyorum. keşke olabilse. ingilizce versiyonu olmadan da çok zor.

hoş ingilizcesi olsa aman yarabbi 4chan olur ortalık. yabancı hatun arama, saçma bir milliyetçilik vs...

çok araya giriyorum ancak benim asıl istediğim;

1. türkiye'de yaşayan yabancıları kullanmak. bu sayede acayip bir ortam oluşurdu o sitede. dışarıya karşıda çok iyi bir reklam olurdu.
2.tabii ki yabancılarla türklerin arasını yapmak için bulunmaz bir nimet olurdu. facebook bunu çok iyi yapıyor ama salt yazı her zaman tercihtir. yabancı geyiği vs türk geyiği. düşüncesi bile enteresan.

bu dediklerim zaten yapılıyor biliyorum ancak ekşi formatında ve altyapısı ile ev sahibi avantajı istiyorum ben. marka değeri yükselirdi ekşi'nin de türk internetinin de.

everything2.com da köklü ekşi sözlük analoglarından biri (ekşi için direk esin kaynağı mıydı bilmiyorum -- değil, hatırlayamıyorum): everything2.com

bir de "thedict" diye bir bahsettiğin şekilde düpedüz ingilizce ekşi sözlük klonu vardı. hala da var, ancak kuruluş süreci halaycıları dağıldıktan sonra pek ipleyeni olmadı: www.thedict.net

(bkz: ekşi sözlük benzeri siteler)

tvtropes da benziyor sözlüğe.

1. eksi sozlugun ingilizceleri cokca denendi.
2. eksi sozlugun ingilizcesi tutmadi, tutmaz. nedeni lokal bir mecra olmasi yani global icerigin tek frame'den takip edilemeyecek kadar cok olmasi.
3. eksi sozluge en yakin benzer ve basarili mecra twitter'dır. twitter eksiden cok daha gelismistir bu konuda cunku bir entry'yi birden fazla basliga (hashtag) yazabilirsiniz.
4. twitter'da localligin sınırını hem fiziksel cevre olarak hem de konu olarak siz belirliyorsunuz, sizi ilgilendirecek entryleri takip edebiliyorsunuz.
5. twitter varken herhangi bir sozluk projesi tutmaz. gecmiste tutanlar devam populerligini azaltarak yayina devam ediyor.
6. twitter sozlugun popularitesini bitirebilecek simdilik tek tehdittir.

ekşisözlük benzeri bir yapılanma yurtdışında yok. Bu biraz kültürle de alakalı. Bu sözlüğün, doğrudan ingilizce formatıyla yapılabilecek iş olduğunu sanmıyorum. Belki international lemonate dictionary yapılır yine ingilizce bilen yazarlar tarafından doldurulup gerçekleştirilebilirse dikkat çekebilir. Ama yine bizim kültürümüzde tutan bir olgu yabancılarda da tutacak diye bir kural yok. Lakin dediğim gibi yapancılara, bu format yedirilebilirse , ciddi potansiyeli olabilir.

twitter'ın da bu sözlükle ilgi ve zerre alakası yok. ayrı bir kulvarda. ben tehdit olabileceğini sanmıyorum. bilakis bu sözlük twitter için bariz tehditdir.

@ ayazkan, (bkz: creadict)

evet aynen

evet 4'te

saçma salak bir şekilde backup'a başladım kesin kafayı yiyecek sistem :D backup'ı bitirdiğinde muhtemelen saat backup'a başladıktan az sonra ama backup bitmeden önceye dönecek ve sistem "lan ne oldu amk" diyecek. euaheuahua.

doğu karadeniz

rum da olabilir.

duyurunu nick uyumu var bu bir :)

kayseri, ankara, kahramanmaraş, izmir ağzı değil bu iki. (nere ağzı olmadığını yazarsak sonuca daha kolay mı varırız nedir?)
istanbul da değil sanki.

ne kadar faydalı olur bilmiyorum ama;

www.facebook.com

Kabardey Aksanı diye yazılmış.

(bkz: kabardey)

@otopsicocugu o dediğin krilik/kabardeyce olan kısmı için. hiç bir kabardey türkçeyi böyle konuşmaz.

ben de urfa diyorum.

Atim kamçim kısmı doğu karadenize uyuyor ama "getiriniz" kısmı olmadı.

@heritage dediğim gibi pek bir fikrim yok, hatta yakından uzaktan bilgim de yok..

sadece faydası olabilir diye paylaşmak istemiştim..

kolaylıklar..

neresi bilmiyorum ama karadenizli olarak karadeniz'e ait olduğunu düşünmüyorum. öyle olsa atumi olurdu :)

getiriniz dediği ve ı yerine i kullandığı için rum diye düşündüm rum değil herhalde, rum olsa atimi, kamçimi denilir gibi geldi.
erzurum olsa getiriniz değil de getiresen gibi söylenmez mi?

hiren?

anahtarlı şifre kullan.

yani nasıl?

en.wikipedia.org gibi olabilir aes'in uyarlaması olur :) olur da olur yani.

saman kağıt defteri de bulacağın yer çok basit aslında.

kadıköy'e gidiyorsun ptt ve starfuck's'ı buluyorsun. ikisinin arasından azıcık yürüyorsun ilk sağa dönüyorsun (mühürdar'a değil) önceki sağ) akmar'ın arka çıkışı işte (oha akmar'da da olabilir belki) soluna baka baka yürüyorsun ilk gördüğün kırtasiyede var.

Kriptoloci denen merete bir ara çok sardım ben de. Çok da güzel geldi bak onu unutmuştum ben tamamen. Hemen küçük 2 daire şeklinde alfabe yazar birbirine takarım. Ya da direk rastgele harfler eşleştiririm. Zorlu bir şey olmasına gerek yok. Bu arada Ankara'dayım. Mahalle arası kırtasiyeler üstte dediğim cevabı veriyor, mahalle arası olmayanlarda ise öss kitabından başka bir şey yok.

Teksir kağıdı adı altında marketlerde bile satılıyor saman kağıdı.

Ben anladım seni, sen kişiliği olan bir ortam istiyorsun, yarın açıp baktığında bembeyaz kağıda değil kişilikli bir kağıda bakmak istiyorsun. Senin ilacın müdür şu adreste

www.eceajandasi.com

@buff: Onları kullanıyorum zaten, defter bulamıyorum dedim. Eski tarzlardan yani.

ankara'da ise eski best western otel'e dön gmk bulvarından. (sağ taraftaki kızılay'a doğru ikinci maltepe metro çıkışından yani) sağ tarafında (köşedeki değil ama oraya da sor) kırtasiye var şans oyunları da oynatıyor onlardan almıştım 3 sene önce. :)

ha bir de bahriye üçok'un ve beşevler istasyonu civarındaki fotokopicilerde de olabilir.

defter büyüklüğünde ahşap kutu alabilirsin kilitlemek için.

müslüman olmadıkları için. temizlik imandandır.

yediklerinden olabilir. ama genellememek lazım tabii.

bizim doğulular (kürt alınganlığı yapmayın doğuda milyon tane türkte var, türklerde dahil buna) neden kokuyorsa o sebepten kokuyor. yeme alışkanlıkları ve temizlikle ilgilidir. bizimkiler iç yağı yedikleri için çok ağır kokar terleri. onlarda aynı çok baharatlı ve ağır yemkleri var domuz mesela ama domuzun yağlı olanlarını çok tükettüklerinden aynı koku olabilir. zengin çinliler muhtemelen bu şekil de kokmaz. afrikalılarda da aynı sorun var ne yazık ki hintlilerde ve pakistanlılarda da var aynı sıkıntı onların ki baharatla ilgili çin vs tarafları daha çok hayvansal yağla alakadar.

Baharatlardan ve palm oil denilen zıkkımdan dolayı olur.

Bizde çemen yiyince terinin, sidiğinin kokması gibi düşün.

abi hint olmasın o akraba?

Çinli bir akraban var ve sen tüm Çinlilerin o akrabanla aynı özellikte olduğunu sanıyorsun galiba.

yiyeceklerinden dolayı çok büyük ihtimalle. Çin'e gittiğimde başlarda lokantaları falan kötü kokuyor gibi geliyordu, 2-3 güne alıştım farketmedim ama yiyecekler-yağlar vs..

yönlendirme yaptığın yöne doğru olan parayı yine ödersin ama arkadaşın ödemez.

bunun yerine operatörlerin yurtdışı paketlerini kullan hocam. özellikle vodafone'un çok güzel paketleri var.

Türk telekomum wirofon diye bi boku var. Ben henüz almadım ihtiyaç duymadığım için ama olay şu. Türkiyede bi telefon numarası alıyosun, 0212 li bi numara işte ya da ev telefonunda aktifleştiriyorsun bu olayı. Sonra telekomun VOIP programını bilgisayarına ya da android/iphone telefonuna yüklüyosun. Türkiyedeki numarayı arayan normal ev telefonunu arıyomuş gibi arıyo, sen ordan arayınca normal ev telefonu tarifesi ödüyosun, akşam 7den sabah 7'ye beleş olayı da dahil buna.

Edit: baktım şimdi bildiğin SIPmiş bu yani android iphone olmasına da gerek yok SIP destekleyen herhangi bir telefon işini görür.

yonlendirmenin ucretide var, astari yuzunden pahali oluyor. yonlendirme yapan taraf, telefonu acikmis gibi ucretlendiriyor. operatorden operatore degisiklik gosterebilir.

vodafone kullanıyorsan günlük on liraya tarifenden knouşup msjlaşıyorsun. ne karşıya bir cüret yansıyor ne de sana. kullanmadığın gün de ücret ödemiyorsun. ama gelen aramaya cevap verdiğin an ya da nete girersen kullanmış kabul ediyorsun. detaylarını müşteri hizmetlerinden sor. Almanya belçika hollanda gibi türklerin yoğun yaşadığı bir yerdeysen türkiyeyi çok ucuza arayabileceğin hatlar var. sık görüştüğün insanlara o numaranı verip oradan iletişimini sağlayabilirsin.

calibre bilgisayara iniyor.

Ubuntu'nun depolarında mevcut

terminal'den sudo apt-get install calibre yazarsanız direkt kurulur.

m$ windoz ve mac osx için calibre-ebook.com

play store'dan fb-reader indirebilirsiniz tabletinize.

moon reader da güzel gibi

arsiv turkce ise ben de istesem :)
pdf acar o tab sikinti olmaz.

yemeksepetinde filtreleme seçeneği var. sol tarafta. semtinize göre açık olan mekanları seçin işte.

cadde adını bilmiyorum tarif edeceğim :D

basmane gar var hani, bildin mi. dön oraya sırtını konak pier'e doğru yürü (ana cadde üzerinden) sağ tarafta bir sürü müzik aleti dükkanı var.

karşıyaka'da eski lunaparkın orada küçük bi dükkan vardı müzik aletleri satan. kulübe şeklinde, oradan alabilirsin.

diagano chronograph (42 bilmem ne olsa gerek)

diagono en.bulgari.com

Öncelikle hayvansever diye yazılıyor. Öte yandan dindarsa elbette hayvanseverliğini geri planda bırakacaktır. Düşünsene bir Tanrı'ya inanıyorsun, kendisine yine kendisinin yarattığı hayvanı kurban etmeni istiyor.

Edit: Ben müslüman değilim mesela.

evde beslenebilecek hayvanların hayvanseverliği oluyor o daha çok. ya da dine göre eti yenilemeyen hayvanların sevgisi. domuz sevgisi? :)

belki bütün ibadetleri yapıp onu es geçen de olabilir. ya da zaten dine göre bu varsa, duasıyla usulüyle işini hallediyorsa vicdanen de rahat oluyordur.

dini karıştırmadan, et yiyen insanlar için de geçerli bu durum. yani mesela inek, koyun, tavuk gibi hayvanlar, etinden sütünden faydalanmak için var diye düşünülüyor. bu hayvanlar; köpek, kedi gibi evde beslenemiyor ve insan iletişimi ve sevgisi oluşturmuyor gibi..

sonuçta kurban bayramı dışında da binlerce hayvan kesiliyor zaten ve kocaman bir endüstri bu. kurban bayramında ön plana çıkıyor bu sadece. daha yanlış olan, uygunsuz yerlerde herkesin içinde kesmek diye düşünülebilir..

hayvanlar korkabilir, utanabilir, mutlu olabilir, ozler, sever.... Kisacasi bilinc sahibidir. "btkisever niye yok yeaaa" sorusunun cevabi budur.

ne alaka vahşi ya?
vahşi gelmez ama kebap, lahmacun, salam, sucuk, kavurma nereden geliyor bu amk?
ot mu yiyeceksiniz sadece?
Vahşice dersiniz ama İspanya'da olsanız Arenada boğa görüşü için eyoo eyoo diye bağırırsınız.

gereksiz yere yüz binlerce hayvan kesiliyor demişsin de bunun bi amacı var; fakire fukaraya dağıtmak, karınları doyurmak. sen kasaptan et alıken, marketten sucuk alırken o hayvanların kesilmediğini mi düşünüyorsun? hayvansever olmakla alakası yok bunun. sorunu vejetaryen dindarlar ne yapıyor diye açsaydın anlardım.

@neira: Kurban'ın amacı fakire fukaraya dağıtmak değil sadece ve sadece Tanrı'ya kurban vermek. O, iyi sonuçlarından biri; ama amacı değil. Bunu karıştırmamak lazım. Hem kurban etmek normal et tüketimiyle karıştırılacak bir şey değildir. Kurban'ı tüketmek için kesmezsin, kurban edersin. Tüketmesi yine bir sonucudur. Bazı dinlerin veya kültlerin kurban ritüellerinde tüketmek de yok.

Bunları da saldırmak için söylemiyorum. Kurban kesme olayını böyle şeylerle korumanıza gerek yok bence inanmanız yeterli bir sebep diye düşünüyorum. Üstte pukay mıdır nedir bana neye inanacağımı öğretmeye çalışmış mesaj yoluyla mesela öyle ilginç örnekler de var.

ibadet gereksiz değildir. herkes kendi inancının gereğini yerine getirir. yaratıcıya onun yarattığı bir şeyi kurban ediyorsun. O, bu hayvanlardan ve tüm canlı çeşitlerinden milyarlarca yaratmıştır. Bu hayvana yapılan haksızlık değil, Allah'a onun verdiğini onun uğrunda feda edebilmek anlamına gelen bir takvadır.

hayvanseverim, inançlıyım, et yiyorum ve bayramda yediğim etin fazlasını alıp yiyemeyen insanlarla paylaşıyorum. ayrıca burda kurban bayramından, islamiyetten bahsediliyor amaç sadece kurban etmek değil paylaşmak.

Kurban kesmek dendiginde direkt yemek geliyor arkadaslarin aklina ki kurbanin amacini anlayamamislar.

4dr4 cok dogru soylemis kurbanin amaci ''kurban'' edilmesidir. Fakirin doymasi amaci degildir. Gel gelelim ki fakirin doymasi icin kesen varsa;

etin onceligi birinci sirada degildir ama hic et yiyemeyenler var, dogrudur fakat bunun icin kasaplarda boynu kesik sokaklarda kacismayan, dizleri kesilmemis ve cok aci cekmeden ölmüs hayvanlarin etleri satiliyor. Bu yuzden kimse kurban bayrami sayesinde et yiyen fakirleri one atip savunma yapmasin.

İsin kurban boyutuna gelirsek, Allahin kurban istemesinin diger rituellerde istenen kurbanlarla hic mi hic farki yoktur. Yarin öbur gun baska bir dine mensup insanlar tutup tanrilarina ''insan'' kurban etseler muslumanlar 'haoouw' oyle sey olur mu diyecek. Neden olmasin arkadasim senin kestigin inekten ne farki var. Hem senin kestigin hayvan daha gunahsiz zararsiz bir canliydi. Ben hayvanlari insanlardan daha cok seven biri olarak tamam sizden bunu beklemiyorum ama hayvanla insan kesilmesinin ayni sey olmadigini savunmayin. Hem kurban edilmeyi kabul eden bir insan olabilir, insanin iradesi var ama siz korunmasiz hayvani pazarlarda satip, zorla baglayip vahsice kesiyorsunuz. Daha bile kotu -bence-.

Sadece kesilmesi degil tabi ki insanlarin, hayvanlarin uzerinde haklari varmis gibi satmalari, sutlerini sagip satmalari ve baska baska uzerlerinden para kazanma yollari. İcmiyor musun lan sut deyin iciyorum ama bu yine bu insanlarin gecmiste sistemi bozmalarindan kaynaklaniyor. Dogal hayati bozmamis, hayvanlarin yasam alanlarina gokdelen dikmemis olsalardi ben kapima bir at bir inek baglar karsilikli sevgi ve cikar dogrultusunda ben onlari guzelce bakardim onlar da bana sut verirdi vs. Sevgi kismina dikkat edin. Ama gunumuzde hayvanlara 'hayvan' gibi davraniliyor. Ben evimde baktigim kedinin bile ozgurlugunu elinden aldigim icin uzuluyorum bazen funku onun uzerinde bi hakkim yok.

ermanen bu hayvanlarla da gayet sevgi bagi kurulabilir.

Konu cok dagildi ama bi taraftan da iyi oldu simdi hemen etini yemiyon mu, sutunu icmiyon mu, derdiniz.

Son olarak biri bana kurban kesen amcalardan birini kesip zeus a kurban etsem sizin kestiginiz kurbanlardan ne farki olur kim bana bisey diyebilir.

not:yazim hatalari varsa kusura bakmayin.

Sanırım hayvan sevgisi dinin temel önceliklerinden değil. Aslında hayvan konusunda hassasiyet ve hayvan sevgisi çok modern ve bu çağa ait bir şey. Ayrıca yaratılan her şeyin insan için yaratıldığı, yaratılmış en üst canlının insan olduğu anlayışı ve inancı da etkin.

konu komşudan bayramlarda gelen etten başka et giremeyen evler var maalesef bu memlekette.
bir de öyle düşünün

1.binlerce hayvan gereksiz yere kesilmiyor, ama amaç fakirlere dağıtmak falan da değil. kurban; özünde, bir canlının hayatına son vermektir. etini fakirlere dağıt, komşuna ver, kendin ye.. istersen etinden kıyafet yap giy. kurban kesildikten sonraki kısım başka bir ibadettir. -
gereksiz yere kesilmiyor çünkü, kesen insanlar yıl içindeki et ihtiyacının büyük bir kısmını bu hayvanların etinden karşılıyor. yani bayramda kesmese kasaptan alacak, kasaptan aldığı da tarladan yetişmiyor haksız mıyım?
2.hayvan sevgisi; hayvan sevgisi hakkında şöyle bir misal vereyim: aynı biyosferde yaşayan canlılar, insan ve hayvanlar... bir aslanı düşün, yeri geldiğinde bir insanı parçalayıp bir güzel yer. yırtıcı hayvanların çoğunda bu geçerlidir. aynı şekilde bir insan, gücünün yettiği hayvanları keser-parçalar bir güzel yer. özetle; doğanın formatı ve canlının fıtratı budur. en derin felsefeyi de yapsanız, ölümün bir acı veya bir işkence/ızdırap olduğunu iddia edemezsiniz. ama yaralamak ve acı çektirmek işkencedir. hayvanlar birbirlerine -doğal olarak- böyle bir şey yapmazlar. hayvan sevgisinin doğal sınırı da 'acı çektirmemek'tir. öldürmek, hayvan sevgisi veya 'insancıllık' veya 'vicdan' kapsamında gayrımeşru değildir. tabi 'öldürmek' derken 'cinayet'i kastettiğim anlaşılmasın. dolayısıyla, besin ihtiyacını karşılamak üzere diğer bir canlıyı öldürmek vahşet değildir, hayvan sevgisi yoksunluğu değildir. burada, hayvan sevgisi düşüncesinin temel dinamiklerini sorgulamak gereklidir. insan yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmek için belirli yaşamsal maddeleri almak zorundadır. ve bu da diğer canlıların (bitki, hayvan) ölümüyle mümkündür. eğer bu kadar fıtrî bir konuda 'ama bu çok hazin' diyorsanız, 'dünya hayatı maalesef böyle' demekten başka çare yoktur. aynı şekilde; ister dini sebeple, ister beslenme amacıyla hayvan öldürülmesini de suçlamaya hiç kimsenin hakkı yoktur, bunu yapanları itham etmek vicdansızlıktır.

***spoiler****

94'den beri memeli hayvan yemeyen bir insanım, 97'de balık ve kuşları da bıraktım zaten bilinçli olarak hiç sürüngen böcek vs yemedim. (ıstakoz/kurbağa/kaplumbağa vs işte).

ayakkabı/kemer alırken deri olmamasına dikkat ediyorum. yani baştan söyleyeyim, et yemiyor musunuz savunması işe yaramaz bende.

****spoiler****

vahşice değil de ne? hele o iki yüzlü kendisine hayvansever diyenlerin yaptığı ne? kediniz, köpeğiniz can taşıyor da o inek, koyun can taşımıyor mu? onların canı yanmıyor mu? onlarcası bir kamyonun/kamyonetin arkasında itiş kakış taşınırken? bilmem kaç kişi üzerlerine çullanıp, nasıl yapılacağını dahi bilmeden (herkes için demiyorum, çoğunluk için diyorum) katledilirken canları yanmıyor mu onların?

kurban'dan kurban'a evine et girenler var savunması ise komik geliyor bana. e madem biliyorsun bunu kendine aldığın 1 kilo etin 100 gr.'mını paylaşsana her seferinde. kazan kazan durumu öyle mi?

ispanya'da bulundum ama gitmedim öyle bir barbarlık şovuna. neden gideyim ki?


hayvansever ile vejetaryen arasında fark yok bence, olmamalı. kendisini hayvansever olarak tanımlayan kişi eğer vejetaryen de değilse en başta kendisini kandırıyordur. evet o sosis, jambon, sucuk, köfte vs şaşıracaksınız ama hayvanların katledilmesi ile elde ediliyor. (ironiden anlayan nesil buralardadır umarım.)

dindar değilim, müslüman da değilim. hayvanları severim, et vs tüketimimi de az tutuyorum, aşırı et yemenin bir gereği yok.

ama bu konuda söyleyeceğim bir şey varsa yıl olmuş 2012 hala hayvanın boğazını keserek kurban etmenin ne anlamı var. daha az vahşi, daha az acı vererek öldürmek mümkünken hala ortalığı kan gölüne çevirmek saçma geliyor bana.

hayvana haksızlık olarak görüyorum elbette, ama binlerce yıldır olan bir durum bu. sadece müslümanlıkta değil, pek çok dinde kurban kesme olayı var. bu yüzden kurban kesilmesini engellemek zaten pek mümkün değil ama dediğim gibi ortalığı kan gölüne çevirmeden kurban vermek mümkün.

dini inançları yerine getirmek vahşi olmayı gerektirmez.

@goldentitan boğazının kesilmesinin sebebi kanın tamamen vücuttan atılmasını temin etmektir

@sonhakan bir şekilde sorusunu sormuş, fakat bazı arkadaşlar argüman geliştirmede sıkıntı çekiyor sanırım.

kurban kelimesi diğer vahşet türlerinde görüldüğü anlamıyla akıllarda kalmış. "tanrılar kurban istiyor", "tanrılar kan istiyor" gibi bir durum yok ortada. yıl olmuş 2012, öyle olsaydı sembolik olarak bir tane koyun, keçi, dana, deve gibi bir hayvan kesilir kanı akıtılırdı.

olayı vahşet olarak da görmüyorum açıkçası, çünkü hayvana en az acı çektirilecek şekilde kesim işlemi yapılır, hayvanın faydalanılamayacak kısımları ve kanı toprağa temiz bir şekilde gömülür.

esas amaç "tanrılar kan istiyor" olmadığı için, kurban ibadetinin amacı yardımlaşma ve toplum bilincidir. ki zaten kurban ibadeti maddi gücü imkan vermeyenler için "vacip" olarak nitelendirilmiştir. mecbur değil yani. üçte bir olayı da bundan dolayıdır ki ibadet niyetiyle kesilen bir hayvan(kedi köpek değil etini kasaplarda bulabileceğiniz bir hayvan) sadece kesen kişiye fayda sağlamaz. zaten olay salt vahşet olsaydı kurban olarak kesilen hayvanın eti de yenmezdi, kesilir bırakılırdı. etin sadece üçte biri kesen haneye kalır, diğer üçte biri konu komşuya verilir, kalan üçte biri ise nerede olursa olsun maddi gücü olmayan insanlara dağıtılır. kasaptan et alamayan insanlar bu vesileyle kırmızı et ihtiyacını bir şekilde gidermiş olur.

dinci yobaz diyebilirsiniz fakat, dindar olmayan bir müslümanım. cuma namazlarına bile gitmeyen bir adamım. oyumu akp'ye vermedim, kırmızı et severim, alkol kullanımım yüksektir, bir de nescafe üçü bir arada hastasıyım.

islamiyetteki kurbani diger dinlerdeki kurbanlarla karistirmamak lazim. etlerin fakirlere dagitilmasi kurbanin sonucu denmis, fakat ayetlerde ve hadislerde, kurban ettiginiz hayvanin etlerinin 3te 1ini fakirlere, 3te 1ini akraba ve komsulariniza 3te 1ini de ailenize ayiriniz denmektedir. yani etin dagitilmasi da kurban ibadetinin bir geregidir. ayrica 100.000lerce hayvan zaten kesiliyor. ha 3 4 aya yayilarak kesilmis, ha 3 gunde kesilmis bir farki yok bence. duzgun kosullarda kesilmemesi ayri bir konu. o bizim halkimizin egitimsizliginden kaynakli

Kurban bayramında 1 günde kesilen hayvan memlekette 1 yılda kesilmiyor.Burada amaç açları doyurmak değil kurban vermek.Üstelik dağıtılan etlerin ne kadarı gerçekten fakire gidiyor.Kim gerçekten eteleri sokak sokak dolaşıp fakirlere dağıtıyor.Mahalledeki bir-iki fakirin evi etle dolup taşıyor diğerleri yine aç kalmaya devam.O etle evi dolanda yılın geri kalanı yine muhtaç.Madem amaç fakire et yedirmnekse o zaman ver hayvanın parasını kendi ne isterse onu alsın.

Burada böyle mantık yürütemezsiniz.Din bir tabudur.Ve akıl yürütmeden uygulamak durumundasınız.Dini konularda sakın aklınızı kullanmaya çalışmayın...

Arkadaşlar o gerçek dediğiniz hikayede de İbrahim oğlunu fakire fukaraya dağıtmak için mi kesmek üzereydi?

kurgu olmayacak derken?

lise 2. sınıf matematik kitabı gibi mi? (dalga geçmek için değil anlamak için soruyorum)

bilimkurgu olmasın demek istiyor galiba.

kurgu romanlar gibi. konusu hayal ürünü olmayan bir kitap gibi. araştırma kitapları gibi. tarih kitapları gibi. biyografiler gibi. felsefi düşünceler gibi.

kayra'nin doğru anladığını varsayarak bir dönem tarihi serisi öneriyorum:

Yüzüklerin Efendisi.

ha kayra da tam anlayamamış, e o zaman Silmarillion, direkt dünya tarihi.

kurgu: fiction (roman, öykü, masal, novella vb.) kurmaca da denir...

can yayınlarının kırk merak serisi. mesela umberto eco'nun "kitaplardan kurtulabileceğinizi sanmayın" gibi kitapları var o dizide. kurgu dışı kitap için daha çok yayınevi üstünden gitmek gerekiyor. idefix'i açıyorsunuz, dost, bilgi üni., boğaziçi üni. yayınevlerinin neredeyse bütün kitapları (kabul, dostun kurgulu bir dizisi de var) kurgu-dışıdır. alın baştan kitapçı gezer gibi inceletin. ha keza kabalcı'nın da kurgu-dışı kitaplarından çok önemli eserler var. sözgelimi mircea eliade'nin dinler tarihi dizisi veya jean-paul roux'nun türkoloji kitapları. eliade'nin imge'den çıkma şamanizm kitabı var mesela. veya yky'nin cogito dizisi (hem dergileri hem kitapları) ve tarih-araştırma kitapları. ne bileyim, hayali yerler sözlüğü, hayali diller, avrasya'da şamanlar, cogito dergisinin envai sayıları vb.

bu arada silmarillion diyene kanmayın. silmarillion bildiğiniz kurgudur.

nietzsche: bir ahlak karsitliginin etigi
birinci mecliste muhalefet
varoluscu psikoterapi
a'dan z'ye seri katiller

silmarillion kuran kadar kurgudur. ne eksik ne fazla. :)

cemil meriç-mağaradakiler. kesin bir sonuca ulaşmazsın ama kafa açar. zaten okumaktaki amaç, sonuca ulaşmak değil de bilgilenme sürecindeki arada kalışların hazzı değil midir hıncal?

Bülbülü ödümek +1
Pal sokağı çocukları
Erken kaybedenler

Yahu kurgu olmasın diyor, hâlâ roman, öykü adları veriyor insanlar. Bülbülü Öldürmek, Erken Kaybedenler, Pal Sokağı Çocukları... Bunlar roman, öykü hep. Yani kurgu. Millet okuduğunu da anlamıyor herhalde. Ya da Türkçe bilmiyor insanlar.

@microfiction

kim okuduğunu anlamıyo, başlığı açanın konuya attığı mesajı okudun mu? anlamadın mı? bi de gelmiş laf söylemiş adam

(bkz: otostopçunun galaksi rehberi)

anarşist felsefe
klasik anarşizm
das kapital

kaos yayınevi

yandex'ten bir mail aldım ben ad soyad şeklinde, eski gmail hesaplarımı da ona yönlendirdim, bir sıkıntı çıkarmadı şimdiye kadar.

thunderbird vs gerek yok açıkçası.

gmail'in account import etme özelliği var, eğer okul mailiniz pop3 ya da imap4 destekliyorsa gmail import edecektir. eski gmail accountunuzu da bu şekilde aktarabilirsiniz. ve sonrasında da forward edersiniz yeni maillerinizi.

thunderbird'le de olur, thunderbird'e gerek olmadan direkt gmail arayüzünden de olur. ayarlarda mail forwarding gibi bir şey var, oradan yapılıyor.

gmail birden fazla hesap da destekliyor (aynı anda hesap açmayı yani), docs'a gireceğinizde kullanıcı değiştirebilirsiniz vs. ama hesap devretme yok.

bir de gmail'den gmail'e import olmaz. sadece forwardlama var. ara program lazım onun için thunderbird gibi.

thunderbird gibi bir programa ihtiyacınız yok, yeni bir gmail hesabı açıp diğer hesaplarınızı ona yönlendirebilirsiniz. dahası yine o tek adres üzerinden dilediğiniz e-mail adresinizi kullanarak mail de gönderebilirsiniz.

gmail'in ayarlarındaki "hesaplar ve içe aktarma" (accounts and import) işinizi görecektir bu konuda, birazcık kurcalamanız gerek.

"A" gmail hesabından "B" gmail hesabına aktarma yapmak içinse "A" hesabına girip yine seçeneklerden "forwarding and pop/imap" kısmına girip (türkçesini bilemiyorum) orada forward edeceğiniz adres olarak B'yi gösterirseniz, olur biter. ondan sonra A'ya gelen her mail B'ye aktarılacaktır. bu ayarı düzenlerken aktarılan mail'lerin öteki hesapta kalıp kalmaması ile ilgili bazı ayarları da düzenleyebilirsiniz.

gmail adresim var adımlı ve soyadımlı, edu.tr uzantılı mailimi ona yönlendirdim, etiketli bir şekilde geliyor mailler sorunsuz. istersem mailde atabiliyorum gmail üzerinden edu.trliyi kullanarak. yine aynı şekilde gmail ve diğer mailler içinde aynı şey geçerli

---spoiler---
muhammedi değilim
---spoiler---

abi bildiğim kadarıyla kuş olmuyor. illa memeli olacak, çift toynaklı olacak. otçul olacak. [17aralik'in animsatmasi ile] geviş getirecek, domuz olmayacak.

(çift tırnaklı demek istedim aslında ben)

olur mu öyle şey :)

"Dinen kurban olarak kesilmesi kabul edilmiş hayvan türleri şunlardır: Koyun, keçi, sığır, manda ve deve. Dolayısıyla ancak bu hayvanlardan (veya türdeşleri) kurban kesilebilir. Tavuk, kaz, ördek, deve kuşu, ceylan gibi hayvanların kurban olarak kesilmesi geçerli değildir."

www.diyanet.gov.tr

galiba geviş getirmesi lazımdı birde.

tavuk kesen gördün mü hiç hacı ağbi?

kurban belirlenen hayvanlar dışından olursa günah işlenir.

@yetkili birine benzeyen abi

hemen yarın kurban kesecek halim yok, sadece meraktan sordum ben bunu, hz muhammed zamanında deveyken şartlar daha kolaylıştıkça kesilen hayvanın kalitesinin artması beni şahsen biraz kıllandırıyor. ki deve ile tosun arasında dağlar kadar fark vardır, bu iki alakasız hayvan nasıl olurda aynı kefeye koyulur.

deve falan kesebiliyorsun galiba ama köpek kriterleri sağlamıyor.

meraklı bir insan biraz araştırır. dolayısıyla böyle merak olmaz. hayvanın kalitesinin artması ne demek? tosun deveden kaliteli midir? bu neyin kalitesidir? hz. muhammed döneminde coğrafi şartların getirdiği üzere en yaygın hayvan devedir. o coğrafyada tosun olmaz. ne yiyecek ot mu var? islamda çeşitli coğrafi şartlara göre çift toynaklı hayvan şeklinde, geniş bir açıklamayla nelerin kurban edilebileceği yazılmıştır. iki alakasız hayvan derken sadece görünümüne bakıyorsanız, bu çok büyük bir bilgisizliktir. kriter elbetteki görünüş değildir, olamaz.

önüne gelene kısa sürede seni seviyorum dersen herkese diyosun demektir tanımadan falan. ondan sıradanlaşır. genelde de canım nolcak.

birisiyle sevgiliyiz, sevisiyoruz birlikte uyuyoruz falan diyelim. seni seviyorum desem sikinti mi olacak yani? isler gucler'deki durum o mesela.

How I met your mother'a ben de takilmistim, sanirim once "I like you" asamasi tecrube edilmeli. Daha sonra "I love you" asamasina geciliyor ki soz konusu dizinin iceriginden oturu hic bi karakterin I love asamasi hos karsilanmiyor.

Gittikçe amerikanlaşıyoruz da o yüzden.

Gavur memleketinde ilişkinin gidişatı şu şekilde olur. Kadınla erkek birbirlerini beğenirler, sikişirler, performans tatminkarsa sikişme devam eder, birbirlerine alışırlar, alışınca severler, sonra da evlenirler.

Türkiyede ise eskiden sıra şöyleydi birbirlerini beğenirler, alışırlar, evlenirler ve sikişirler

sikişme kısmı evliliğin önüne geçti zaten ama artık alışmanın da önüne geçiyor yani amerikanlaşıyoruz.

Sevgi, aşk sadece beğeniyle olmaz, tanımayla oluşur, yanında huzur bulmayla oluşur. Önce sikişip sonra seven ve bunu normal bulan kişiler için seni seviyorum hızlı gitmektir.

tosbaga hakli olmakla birlikte ben de her "kız arkadaşıma" seni seviyorum demem ama her arkadaşıma seni seviyorum diyebilirim. nasıl yani?

şöyle karşı cinsten olan ve olağan arkadaş olmayan (çıkmak işte) kişiye sevgilim demem için epey zaman geçmesi gerek bende. her öptüğüm ya da birlikte sinemaya, bara sağa sola gittiğim hatunla sevgili olacaksam ohoo işim zor. ama cinsiyet farketmeksizin "seni seviyorum" ya da uzakta ise "seni özledim" derim arkadaşlarıma ve onlar da bilirler kastımı.

tamam da gencler, mantigim almiyor. madem mavi ekran vereceksin seni seviyorum lafini duyunca, o zaman nasil sevisip yatip kalkiyosun birlikte?

i like you da cok tuhaf duruyor. pornolarda erkekler kadinlara yaklasir hmmm i like you diyip bacaklarini oksarlar ya, onun gibi geliyor bana. soyleyemiyorum o yuzden.

like olmuyor love olmuyor, ne diyecegiz o zaman?

abi deme :)

Türkiyede isen zaten hiç deme. senle iyiyim vs de. i love you ya da i like you derse bir hatun bana höö derim.

hollywood un bok yemesi.

bi sorun yok. aksine dememek sorun bence

filmleri dizileri boşver, gerçek hayat başka. sevgiliye seni seviyorum denmesinde bir sorun yok ama sevgili adayına seni seviyorum dersen eğer egosunu erken tatmin edersin ve kıçına tekmeyi basar.

sevgilim bana diyor ben sevgilime diyorum neee beni seviyor musun defol pislik demedik daha :D. bu şu durumlar için olabilir bence bi kızla tanıştın diyelim 3-5 görüştünüz bi anda seni seviyorum demek garipten ziyade inandırıcı olmuyor bence.

bence öyle daha mantıklı, seks falan büyük bir şey görülüyor insanların gözünde, sadece fiziksel bir aktivite? ışın falan çıkmıyor kafamızdan yapınca, yani bi kızla "takılmak" daha önce gelmeli bence, ciddi olmadan, ayrılırsın falan, yani "bu ilişki nereye gidecek" sorunsalı olmadan. sonra bakarsın.

"tamam da gencler, mantigim almiyor. madem mavi ekran vereceksin seni seviyorum lafini duyunca, o zaman nasil sevisip yatip kalkiyosun birlikte? "

senin karşına adriana limayı çıkartalım, kadına aşık olmasanda eşşek gibi sevişirsin.

seviyosan dersinde, sevmiyosan sırf onunla görüştügün için iki hormondan dolayı, "seni seviyorum" dersin, olmaz o işte


amerikanlaşmak ne ya

kastın flash videolar mı? eğer öyle ise ve android 4.1.x kullanıyorsan normal zira adobe desteği çekti.

4.0.4 ve altı bir işletim sisteminde ise play marketten "adobe flash player" kurmalısın.

Evet mesela netten dizi de seyredemiyorum. Flash player indirmistim olmadi 4.0.3 kullaniyorum. Sekildeki gibi mavi kutu cikiyor

o kutunun üstüne tıklamayı denedin mi? Hani ben android 2.3.5 kullanıyorum, dolphin browserda falan "on demand" yaptım sadece ben isteyince açılıyor, öyle olabilir gibi geldi.

Diğer türlü, zaten destek çekildiyse yapılacak birşey yok gibi duruyor.

skyfire browser dene bir de hocam.

eger ics guncellemesi kurduysan izleyemezsin. flash destegi yok artik. dizi izlemek icin bir suru uygulama istedigin birini indir o uygulamadan izle. hd dizi izle var mesela. fena degil iceerigi vs. onu indir ordan izle

ICS (4.0.4) kullanıcısıyım, flash player yüklü ve çalışıyor bende. 4.1.* ve sonrasına destek vermeyecek adobe. 4.0.*'a ise desteği devam ediyor.

<alinti>
*** NOTE: FLASH PLAYER IS NO LONGER BEING UPDATED FOR NEW DEVICE CONFIGURATIONS. FLASH PLAYER WILL NOT BE SUPPORTED ON ANY ANDROID VERSION BEYOND ANDROID 4.0.x ***
While Flash Player remains on Google Play for installation on Android devices that are certified by the manufacturer, installing Flash Player on an uncertified device may result in unexpected behavior and can potentially destabilize your device. A list of certified devices can be found at www.adobe.com Flash Player WILL NOT be supported on any device shipped with or upgraded to an Android version beyond Android 4.0.x.
</alinti>
play.google.com

Flash player calismiyor hicbirsekilde. Puffin indirmek zorunda kaldim :( tek cozum bu sagolun gene de dgerleri olmadi

evet rootlu isen mobile kies de pc kies de yemiyor. (sadece root değil aslında custom rom da olmalı ama sanki)

Peki nasıl unroot yapabilirim?

forum.xda-developers.com

mobile odin kullan hocam.

Mobile odin yükledim hocam ancak şuan ne yapacağım konusunda hiç bir fikrim yok.

Bu arada böyle bir şey buldum.

rootgalaxys3iii.com/unroot-galaxy-s3-2/

bursayı okur okumaz want geldi benim de aklıma.

şey yapsana hacı, adaptörünün değerlerini filan yazsana.

şu an elimdeki makine de r520 :) şansa bak. izmir'de olaydın ya.

580miş.

tuzla tarafları olur ise yardımcı olabilirim.

pendikten uçağa binecek zaten. iletişim bilgilerinizi mesajla bildirseniz ben ona iletsem?

silmarillion her şeyin öncesini anlatıyor ama ilk kitap olarak onu okumak zor ve sıkıcı olabilir.

ben Yüzüklerin Efendisi, Hobbit, Silmarillion, Hurin'in Çocukları sırasını izlemiştim.

Timeline:
Silmarillion, Hurin'in Çocukları, Hobbit, Yüzüklerin Efendisi (diye biliyorum)

silmarillion ile hobbit arasında kopukluk olmuyor mu öyle?sonuçta bi kitap eksik.

olay örgüsünü farklı olarak algılarsan olmuyor. (Spoiler vermemek için kasıyorum)

şöyle düşün bir dizi var.

örneğin the simpsons, her bölümü farklı bir öykü anlatıyor, değil mi? ama (her ne kadar rastlamamış olsam da simpsons'da) bazen "to be continued" deniyor ve bir sonraki bölümde de devam ediyor o öykü.

hobbit, silmarillion, yüzüklerin efendisi, her biri kendi içerisinde bir (aslında birden çok ama neyse) hikaye anlatıyor ama hepsi bir araya geldiğinde büyük bir tarihi anlatıyor.

örneğin ikinci dünya savaşı hakkında kitap okudun diyelim, sonrasında birinci dünya savaşını okuyabilirsin gibi. her ikisi de dünya tarihi ile ilgili ama birini okumadan diğerini okuyamazsın gibi değil.

hobbit, yüzüklerin efendisi, hurin'in çocukları, silmarillion olarak da okunabilir. ama silmarillion ile başlanırsa sıkılınabilir düşüncesindeyim.

silmarillion tabii her şeyin başlangıcı ama gerçekten an başta onu okumak hiç zevk vermeyebilir.

hobbit - yüzüklerin efendisi - silmarillion derim ben (hurin'in çocukları'nı okumadım =( )

peri masalları üzerine apayrı bir şey zaten, her türlü okunur.

1. the silmarillion (güç yüzüklerine dair'i kapsayan versiyonu var bende, onu kapsamıyorsa hemen ardından güç yüzüklerine dair'i okuyun)

2. hobbit (peri masallarına dair'i bundan sonra okuyabilirsiniz sanırım.)

3. lotr 1-2-3 (silmarillion'dan ufak bir kesit aslında bu üç kitap)

4. hurin'in çocukları (silmarillion'daki bir bölümde anlatılanların daha geniş anlatımı, daha ayrıntılı şeyleri falan.)

ps: sıkılmak tabii ki şart. emeksiz yemek olmaz. ben silmarillion okurken kaç sayfa a4 üzerinde notlar aldım, soy ağaçları çıkardım, bazı sayfaları defalarca okudum falan.

gerçi hurin'e pek değinilmediği için sonralarda, 2. olarak da okunabilir. ama hurin'de, diğer taraflara dair pek aman aman bir açıklama yok. silmarillion okuduysanız zaten, o tek başına yetecektir. silmarillion yüzlerce yıllık tarihse, lotr 1-2-3, onun yanında 50 yıllık inkılap tarihi gibi kalıyor.

ciddiye alıp yanıtlıyorum: afrika toz biberi

zambiya lokumu

magnet

süpürge.

zebra

recep ivedik.

at

bal porsuğu

zambiya delight

kari iste. oralarda calisan bi abimiz "yabanciya kariyi zorla veriyolar, sadece kizin karnini doyur yeter, baska sey de istemiyorlar, istedigin gibi kullaniyorsun." demisti. sikilinca keraneye satarsin, semtin gencleri sevinirler keraneye zenci gelmis diye.

amaç görünürlüğü, bilinirliği arttırmak. ne kadar çok kişi "..." yazarsa o kadar kişinin arkadaşı da görmüş oluyor onlar da denerse daha fazlası. belki de içlerinden biri ikisi sayfayı beğeniyor.

cevaplara bakınca sazan avı olduğu görülüyor. e bi sürü insan yorum yapınca da ilgi çekiyor. hatta bilmeyenler yorum yapmaya devam ediyor. ondan.

o değil, hadi yazdın. insan dönüp siler bari yorumunu di mi...

Ajansların uyanıklığı. Maksat sayfanın popülerliğini arttırmak sonra da dayamak spami.

Ha yorum olarak atla yazınca resimdeki adamın atlayacağını düşünen insanlara ise birşey demiyorum. İnsanoğlu harbi gerizekalı.

forum.xda-developers.com

belki işine yarar. :)

socialfixer.com

güzel teşekkürler. sevdim o şeyi, ama kategorize etmiyor.

kategorize yok ki facebook'un kendi özellikleri arasında.

benim bilgim bununla sınırlı bu konuda.

Fenerbahçe.

Düzgün bir amacı olsa, maç satıyormuşcasına oynamasa, Gençlerbirliği diyeceğim ama... Mantalitenin değişmesi gerek önce.

galatasaray!

fakat ankara'da seyirci kalitesini gördükçe gidip geldikçe gençleri tutardım. neden tutmadım çünkü babam yada annem sağolsun bu tür okul dışı faaliyetlere beni hiç yönlendirmediler. ot gibi büyüdüm.

ankara doğumlu değilim ama ankara'lı sayılırım artık. düştükten sonra ankaragücü'nü tutar oldum, geri çıksın istiyorum.

Hanımköyü Ankaralı olan bir insan evladı olarak:

Fenerbahçe.

Fenerbahçe

önce galatasaray, sonra gençlerbirliği.

fenerbahce sonra genclerbirligi. kucukken genclerde kaleciydim o yuzden ankaragucu degil genclerliyim.

angaragücü

ankaragücü

Çocukluğumdan beri Gençlerbirliği. Sırf Ankaragücü taraftarından küfür yediğim için tutmaya başlamıştım.

gençlerbirliği. 3 senedir neredeyse her maça gidiyorum.

4 yildir ankara'da oldugumu belirtmeliyim.

everest vardı seneler seneler önce.

google için anahtar kelime:

benchmark

www.maxon.net

www.webupd8.org
www.webupd8.org
www.webupd8.org

Bu değil, bu değil, ben farklı bir şey istiyorum. Bu da değil, bunları herkes yapıyor. Bu hiç değil. Bu sıradan. Beni anlamıyorsunuz, bu değil. Daha farklı , daha güzel çağ atlatacak bir şey. Bunların hiçbiri değil. *bütün linkler masadan aşağı itilir*

emdb?

ben eax movie catalog kullanıyorum. programı yapan eleman ortadan kayboldu ama divxplanet forumundan 1-2 kişi hala uğraşıyor. eaxmc3.is-great.org şu sitede program ve gerekli naneleri mevcut. eğer dp üyeliğin varsa forum.divxplanet.com şuradan her türlü bilgiyi bulursun.

grieex.%100 yerli üretimidir.

bimde satılan waffle'lar var onlara sar sonra da iki hamlede bitir. :)

süt, mısır gevreği, bolca taze sevdiğin meyveler ve gıda takviyen.

@cevab veremedi
toz halinde citir citir agzima gelir waffle icinde

@my december
dun sabah tam senin dedigin sekilde denedim, hatta tadi direk gelmesin diye aksamdan dolaba koydum, yine acaip zor ictim yarim kaseyi

portakal aromasi koymuslar bi de, portakaldan da sogudum sayesinde. direk yutamam mi ben bunu? agiz kismina degmeden?

günlük ne kadar tüketmelisin ki çok mu? bala yoğurda kattın mı? şimdi bi tür meyve var, internetten sipariş edebiliyorsun. bunu kemoterapi görürken yemeklerin kokusundan tadından rahatsız olanlara tavsiye ediyorlar, biz de denedik beğendik. şimdi efenim bu meyvemizin olayı onu yedikten sonra yediğiniz herşeyin tadını değiştirmesidir. sanıyorum ki dilimizdeki tat alma hücrelerini kaplıyor ve sirke içsen bal tadında oluyor, algı kapılarını zorlayan inanılmaz bir durum. en.wikipedia.org

portakal aromalıysa portakal suyuna karıştırıp içsen?
çok mu saçma oldu?
bir an aklıma o geldi.
kokusunu almazsan zaten rahatsız olmazsın diye düşündüm.

ütopya mı olacak bilmem ama sen bunları cidden hap yapsana. bu kapsüller var ya hani. boşunu bulup onların, ince ince içlerini bu tozla doldurup, gramlarını ölçüp, iki yemek kaşığına denk gelen kadarını her gün içsen mesela.

asıl cevaba gelirsek annen kardeşime zamanında böyle bir tozu reçele, pekmeze karıştırıp veriyordu.

akşamdan mı koydun:) tadı tam olarak geçsin diye mi. eti sosta bekletmek gibi olmuş.

bi yemek kaşığının içine bi damla sıvı koy şurup gibi iç, iki kaşıkta kurtulursun.

blatta doğru diyor.

kokusunu alma hacı.

burnunu kapatıp ye/yut/iç. tahine karıştır. kıvamlı ama içilebilir bir şey olsun ne bileyim pekmez vs.

blendırdan geçirilebiliyo mu? elde yapılmış çilekli veya muzlu süt içine koyabilirsin, meyvelerle beraaber at makinaya. gerçek meyvenin aroması daha kuvvetlidir herhalde.

ya da şey yap blendırda bak, bal ve kakaolu süt yap, onun içine dök. bu sandviç tost satan büfelerdeki enerjili çikolatalı meyveli içecekler de olur. şu an onlardan canım çekti sana anlatayım derken.

boş kapsüllere doldur sonra çikolatayla kapla kapsülleri , yutarken sıkıntı yaşamazsın böylece. bonibon gibi bir şeyler yap yani.

kapsulleri dusundum de okadar kapsulu nerden bulucam bosu satilmaz ki bu meretlerin, ilac mi alicam kutu kutu??

blendirda cok meyveyle karistirmak da iyiymis orda kaybolabilir tadi aslinda.

belki kapsüllere buradan ulaşabilirsiniz ; www.prokapsul.com

urun.gittigidiyor.com

www.magaza24.com

kapsülle alma.
adam sana toz olarak verdiyse demek ki bağırsakta emilmeyecek bu meret.
kocaman adamlarsınız hala ay tadı çok kötü, aman yutamayacağım galiba. olmuyor ocaan olmuyor...

heee bu kapsuller midede cozulmuyor muu?? olmazmis ozaman.

@kayranin kedisi
yaa valla oyle boyle degil, yakin zamanda fena hastalik gecirdim, kusarken, verdikleri portakal suyu burnumdan cikiyordu, simdi portakalli sey gecmiyor bogazimdan. icmesem daha fazla kivraniyorum. bi sekilde mideme sokacam onu da iste bakalim...

kapsulle icme veya bir seyin icine koyma. toz olarak veriliyorsa toz olarak tuketilmelidir. en fazla siviyla karistirabilirsin.
burnu tikamak en iyi cozum. burundan nefes almayacaksin bir sure. hemen ictikten sonra da acmayacaksin burnu.

baktin olmuyor, doktorunuza danisin tekrardan.

adı ne ilacın?

Psyllium husk

ilac degil zaten, %90i liften olusan bisey.

e solgar'ın aynı isimle satılan kapsülleri var.
neredeyse tamamı lif.
neden toz halinde vermiş ki illa?
doktora bir sor, belki onu kullanmana tamam der.

sordum tamam bi sonrakini hap olarak aliriz dedi serefsiz, tabi once bu kovayi bitirmem lazim.
portakal suyuna azar azar katarak iciyorum, gunde 1 litre portakal suyu icer oldum.

vişne suyuyla dene, aroması daha keskin.

bence terrence malick kasıtlı olarak "bunlar anlamadığına sanat eseri der, bok atmaya cesaret edemezler" kafasıyla çekti filmi.

bok atmaya cesaret edemeyen iki yönetmen mesela
www.movieweb.com

ben o filmden bir halt anlamadım. anlayanlara da şaşırıyorum. ne anlamış olabilirler bilmiyorum. bilemiyorum. galiba yetkin değilim ben. aydınlanmış olmak mı gerekiyor nedir? ya da aydınlanmaya açık olmak mı?

açıkçası ben hiç bir şey anlamadım. anlatmak istediğini geç, karakterleri ve onların aralarındaki bağlantıyı bile çözemedim.(sean penn kimdi, kimin nesiydi falan) ama ben bir arkadaşla beraber izlemiştim, bayağı güldük eğlendik.. onun da etkisi olabilir anlamamızda.
sorun bizde mi diye düşünüp ekşideki sanat yorumcusu insanların yorumlarına bakalım dedik, en anlamsı buydu:
beta.eksisozluk.com

görüntü yönetmeninin döktürmüş olduğu hatırlıyorum tek bi de şanpen bredpitin oğluydu diye anlamıştım sanki yani büyüyünceki hali..

Beni epey etkilemisti o film hala ara sira acar mozartin requieminin lacrimosa bolumunu filmin goruntuleri esliginde izlerim. Fakat filmin bana hissettirdiklerini sozle anlatacak kadar yetenekli degilim. Filmde kanimca yonetmenin ic dunyasinin karmasasi guzel yansitilmisti. Duzen-kaos ic ice islenmis ha ucu acik anlasilmaz seyler de yok degildi, yonetmenin de amci bu idi diye dusuyorum.

azrail'le benziyor.

Geometrideki füze değil mi bu? Çıkacak sorulardan biri olabilir. Masaya yatırmalı.

karabulutlar saarmis etrafini

baykuş.

uzay gemisi. baya ihtişamlı ve teknolojik.

altındaki bombe de dünya.

yakında uzaylılar gelecek sanırım. dost mu düşman mı belli değil ama sanki bişeyleri çekiyor.

valla taşakları yaymış kurbağaya benzettim ben ama?

ergenekon destanı la bu. dağları delmişin.

(bize göre) sağ tarafta bir balık var ve yine bize göre sol tarafta bir kedi. balık bir şey getirmiş fincan sahibine, kedi ise fincan sahibinden önce almak istiyor, engel oluyor.

edit: ayrıca fincanın sahibi bu balığın getirdiğine erişmek için bir şeylerden vazgeçmeli, ki bu vazgeçeceği şey hayatında epey önemli şu aralar iş/okul vs gibi.

ps: fal bakılır :)

alıcı kuş var orda çok kısmetli kabartıların içinden fışkırmış vallahi

bişey seni çok sıkıcak ya da şuan sıkılıyosun. o kötü durumda bi haber alıcaksın çok ama çok güzel bi haber.

salladım.

biriyle gereksiz bir dövüş içine girmişsin. ikiniz de kaybedeceksiniz. dövüşten erken çekilen kazanacak. bu işe başka insanları da alet ediyorsunuz.

uçurma düşmüş mutsuz bir kız çocuğu

kara melek bu

griffin kovalayan nazgul var. dikkatli bakılırsa ikisi arasında baldrog ve yoshi var.
sagda semsiyeli adam var.
solda katananın ucu var.

ekspres inegöl köftecisi.

ramiz köfte boğanın üstünde. iş bankasının karşısındaki simit sarayının yanında bi köfteci daha vardı ismini unuttum, yalnız nickle çok uyumlu sorun hjsdhfsd

bir etyemez olarak bunu yapmamam gerekir ama öptüm sezen'in dediği yeri tüm arkadaşlarım methediyor bir de piyazı güzelmiş oranın.

www.svskoftecisi.com

kardes buna git memnun kalacaksın

butun zeynepkamil arabaları geçiyor,askerlik şubesi durağında ineceksin

hepsini denedim eyvallah arkadaşlar :) karnım doymak bilmedi.

erişim noktası = apn.

java telefon olduğuna göre muhtemelen java içerisinde apn belirlemeniz gerek.

muhtemel anahtar sözcükler:

erişim noktası
apn
bağlantı profili
internet profili

(o telefonu hiç kullanmadım)

eyvallah :)

izmir günlük güneşlik.

çorap giy ayrıca ten rengi görünmez gibi olanlardanç

üstüme vazife değil, beni de ilgilendirmez, ama sırf meraktan soruyorum. deliler gibi yağmur yağan şehrin dolu yağan dağlarında çizme giyilecek havada niye illa mini bir elbise giyiyorsunuz? ve de çorap da giymek istemiyorsunuz? püfür püfür aşağıdan insanın bacakları poposu üşümez mi?

çorapsız olunca ayakları mahveder bence. nasıl göründüğü problem değil de en azından dışarıdan görünmeyecek şekilde ayakların çizmenin içine değmesini engelleyecek şekilde normal pantolon çorabı falan giyebilirsiniz.

bence abes durur usta.
hava şartları bu biçim, senin kılık o biçim yani oldu mu? olmadı.
giyinsene şöyle işte:
(git:laurenmessiah.com )

@kibritsuyu çünkü uzun elbise giyseydim elbise de ıslanacaktı.

@norek 2. fotoda da çorapsız giymiş hatun çizmeyi işte.

ya işte kıyas yap diye koydum.

ben 1960-1980 arası oyuncakları biriktiririm. koleksiyonum genelde ailede babam halalarım amcamın oynadığı oyuncaklardan oluşuyo.

matchbox ve majorette'lerim vardı benim. hala da duruyorlar.

kinder oyuncak koleksiyonu, rc araba ve heli ve diecast.

markette var yazınca çıkıyor.

emulator muhtemelen nintendo emulatorudur.

emulator+oyun romu

ekranın oraya denk gelen kısmına da çakmak vs yapıştırabilirsin :)
,
(kapağı sabit tutmak için o)

harddisk olabilir.

genelde hardisk oluyor orada.

biraz daha tut bakayım. harddiskteki veriler kaybolsun.

priz ile adaptör arasındaki kablo ise hiç sorun olmaz. uzatma kablosu gibi düşün.

bir dakika aklıma topraklama olayı geldi. her iki kablo da aynı değil mi? yani prize giren kısımları? eğer orjinali (kısa olan) topraklı eski (uzun olan) topraksızsa takma.

amper farklı hacı olmaz o iş yakarsın aleti, adaptöden sonrakı jaklı kısmı deiştirebilirsin ama o sorun olmaz

haşmet iyi oku :D

herif diyor ki kablo farklı. o verdiği değerler adaptör değerleri.

3- samsung galaxw w kullanıcısı olarak diyorum ki batarya konusu dışında harika telefon. ben paranoid android rom kurdum. pek güzel oldu. tablet modunda kullanıyorum sistemi ve çoğu programı. samsung muhtemelen 3.0 kernel yayımlamayacağı için 4.1.* güncellemesi zor olacak yakın gelecekte ama 4.0.4 ile de harikalar yaratılıyor. s III alamayacaksa ya da ne bileyim sII o zaman alsın derim w'yi.

1-burun catisina dokunmaycagi icin herhangi bi degisiklik olmayacaktir burunda..estetik dr onerisi istersen yazarsin cevaplarim..
2-ingilizce karakterle kullan.
3-s3 alsin

1-Kışın burnundan nefes alamaman ağzın açık uyumana dolayısıyla seni faranjite yatkın hale getirir, burundaki yapı dış ortamdaki havayı süzdüğü gibi havayı ısıtarak ciğerlere gitmesini sağlar, o bölgedeki kemik kırma işi sinirlere yakınlığından dolayı risklidir, referansa göre doktor hastane seçmenizde fayda var.

1- geçen sene burun ameliyatı oldum. bir tarafta kemik eğriliği, diğer tarafta et büyümesi vardı. iki taraftan da nefes alamıyordum yani. benim burun kemiğim kırılarak yapıldı diye biliyorum. dış görünüşte hiç bir bozukluk olmadı. aksine normalde eğri olan bir kısım ameliyattan sonra normale dönmüş gibi geldi bize. yani sanki içerideki kemik oraya bir baskı uyguluyormuş da o yüzden eğrilmiş gibiydi zamanında. nefes alma kısmına gelirsek, kemiğin olduğu taraftan süper nefes alabiliyorum şuan. ama etin ufaltıldığı tarafta ameliyattan belli bir süre sonra tekrar sorunlar yaşamaya başladım. alerjiden dolayı falan büyüyebiliyor herhalde. ama sizde sırf kemik varsa baya iyi olacaktır burnunuz. her halükarda eski halinden iyi olacak esasında. ama ameliyatı iyi bir doktora olmakta fayda var diye bir klişeyle de bitireyim yazımı. başka sorular olursa sözlükte bununla ilgili yazdığım bir entry vardı. hayvan ara'dan bulabilirsiniz.

SwiftKey 3

split klavyeden kastın eğer ortada numerikler olsun sağda solda da klavye olsun ise bilmiyorum :D

Swiftkey kullanıyorum, pek memnunum. çok zeki, öğreniyor her şeyi. swype da iyi ama sarmadı pek beni.

touchpal da güzeldi daha da güzelleşmiş diyorlar.

İkisi de zamanlar üstü klasik kitaplar. Ben 1984'ten daha etkilenmiştim.

Cesur Yeni Dünya pek etkilemedi. 1984 güzeldir oysa.

1984.

cesur yeni dünya. ama ikisini de severim.

1984 ü beğenmiştim ben

cesur yeni dünya

1984 ama cesur yeni dünyayı da çok başarılı buldum.

1984
Ama CYD'nin tespitleri daha doğru: theologyandculture.wordpress.com

@edaydin

link çok iyi oldu.

1-2 dolar gibi miktarlar ödüyorum onun dısında crackli kullanıyorum.

odemiyorum.

yillardir o kadar insanin korsan yazilim kullanmasina ragmen ekonomik olarak en buyuk firmalar hala yazilim firmalari. su anki ucretlerinden cok cok daha asagida olsaydi ucretler, parasini verip alirdim.

fiyatlar fahis oldukca korsan yazilim, korsan kitap, korsan muzik vs. kullanmaya devam.

office 2010'a verdim. gayet de huzurluyum.

@nawres microsoft diyorsan adamların önceliği tekel olup endüstrü standartlarını belirlemek o yüzden korsana göz yumuyorlar. Ama başka bi firmanın yazılımlarının pahalı olmsaının bir sebebi de lisanssız kullanımın yüksekliği olabilir. Endüstrinin korsan tanımına kıl oluyorum ama bir programı acaba ben lisans ödemesem bu adam açlıktan geberir mi diye düşünmeden kullanmak da rahatsız ediyor. O yüzden elimden geldiğince bağışta bulunuyorum açık kaynak kodlu yazılımlara, hele hele de ticari bir işte kullanıyorsam kesinlikle gelirin bir kısmını kullandığım yazılımların yaratıcılarına bağışlıyorum. Vicdanım rahat oluyor o zaman da.

bagis cok ayri bisey, ona 'para odemek' olarak bakmamak lazim bence. ucretsiz kullanma opsiyonu taninmis emegi takdir etmek bir bakima, guzel bisey bu iki taraf icin de.

ticari amaclarla kullanim da farkli, ben bireysel kullanimimdan bahsediyorum. odemedim hic, odmemem de.

oyuna çok fazla para döktüm (pc ve ps3) ama yazılıma hiç para vermedim bugüne kadar.

Bu arada yazılım firmaları korsana göz yumuyorlar gibi söylemler komplo teorisidir, sürekli yeni koruma yöntemleri çıkıyor ama kırılıyorlar. kapalı sistemlerde güvenlik bir nebze daha mümkün, bakın ps3'e çıkalı yıllar oldu hala kırılamadı. bir ara sızan servis dökümanı sayesinde kırıldı, kırılır kırılmaz bu açığı gidermek için inanılmaz çalıştılar. hem firmware güncellemesi ile hem de oyunlarda belli firmware üstü isteyerek. madem göz yumuyorlar, dünyadaki şirketlerin %99'u göz yumuyor diyelim, sony mal mı o zaman?

windows xp'den vista'ya geçilirken koruma sistemi çok ciddi bir biçimde değişti, adamlar oem cihazların aktivasyon yöntemini inceleyerek bios simulator yazarak kırdılar. basit bir yazılımsal olay değildi yani.

ayrıca hatırlıyorum, splinter cell chaos theory dediğimiz oyun çıktıktan bir sene sonra falan ancak kırılabilmişti. (bkz: starforce)

yani adamlar yazılımlarını koruyabiliyorlarsa affetmiyorlar.

ilk indie bundle'a para verdim en son. ondan önce de winrar'a para vermiştim.

dergilerden birinin verdiği mandrake ile başlayan bir süreç var benim için. o zamandan bu yana kendime ait hiçbir bilgisayara kendim m$ windoz kurmadım. okulda, iş yerinde vs kullanmak zorunda olduğum oldu ve o kullanımlar sırasında winrar bir popup açtı ve süre doldu satın alır mısın? dedi. crack aradım o ara astalavista.box.sk vardı oradan aradım buldum bir crack ama indirince fark ettim crack de rar dosyasıydı, küfrettim nasıl açacağım bunu diye. ama açtı valla. ama hatırlatmasını da yaptı. orada bulunan arkadaşıma sordum "hacı ne iş hem süre bitti diyor hem de dosyaları açıyor?" diye. "winrar öyle" dedi. direkt satın aldım :) (para verip aldığım ilk programdı kendisi.)

indie bundle Linux sürümü yayımlandığı günde satın aldım bundle olarak. zira GNU/Linux için de oyun yapılmalı görsünler yaparlarsa satılacağını düşüncesi ile.

eğer işime yarayacak açık kaynaklı bir program varsa ve kodlayıcıları kullanmam için para istiyorsa veririm. (henüz bu şekilde olan bir programı kullanmam gerekmedi.)

Mozilla Foundation ve Debian'a ikişer, Linux Mint ve supertux ekibine birer kez yardımım dokundu.

şenliklerin ankara'da yapıldığı zamanlardan birinde sanırım ilk olanı (milli kütüphanede olan) bsd'cilerden cd pardusculardan da t-shirt almıştım.

telefonda ise google market TR'a satış yapmıyorken crackli program kullanıyordum. şimdilerde ise ücretli program kullanma gereksinimi duymuyorum. duyarsam satın alırım.

yazılım eğer sağladığı faydaya oranla uygun bir fiyatla satılıyor/paylaşılıyorsa para ödemekten imtina etmem.

örneğin grooveshark'a para ödüyorum. abonelik ama olsun.

en baba oyundan windowsa kadar her şeyim crackli, hiçbirine para vermedim. office olsun abby reader olsun ad muncher olsun norton olsun beleş beleş kullanıyorum.

çünkü param yok, öğrenciyim, korsan almıyorum orjinal kitap alıyorum, olan param ona gidiyor.

ha bak aklıma geldi şimdi.

dropbox'ın işime ne kadar yarayacağını biliyor olsaydım ve dropbox ilk çıktığında paralı olmuş olsaydı kesinlikle para öderdim. adamlar hak ediyor bunu.

eğer paralı olsaydı satın alırdım dediğim uygulamalar:

(aklıma geldiği sıra ve kadarıyla)

- open office/libre office.
- gnome2 / mate /cinnamon (evet bunlar "de" biliyorum ama harikalar, yerim ben onları)
- Firefox / chromium
- Pidgin (bunlara bayramdan sonra biraz destek çıkmalı, evet)
- shotwell
- vlc
- exile
- Guake
- jupiter
- supertux (çok zevkli lan)
- smc
- ubuntu-tweak
- unetbootin (hayat kurtarıcı, windoz bile yakıyor usb'ye)
- thunderbird
- gmail (evet biliyorum bu bir hizmet)
- whatsapp (ilk yıldan sonra paralıydı değil mi?)
- alien arena
- eksi duyuru (bunun da bir servis olduğunun bilincindeyim)
- paranoid android (eğer telefonunuza uygun paranoid android varsa mutlaka deneyin) (program değil evet) (servis de değil ki) (işletim sistemi port'u da denemez) (mod işte)
- dropbox
- debian, ubuntu, linux mint, fedora (şaka bir yana fedora mı kursam yeni ultrabook'a? deneme amaçlı? kaç sene oldu)
- webupd8 (evet bir blog)
- eksin (canımsın)
- adblock plus, abp element hiding helper
- gimp
- picasa (i.ne google GNU/Linux dağıtımını durdurdu)
- wine
- calibre
- transmission (programa para veririm dedim dizilere demedim)
- spb tv

fark ettim de bu liste sabaha kadar gider. yukarıda saydığım programlar/servisler/hizmetler ve şu an aklıma gelmeyen dahası çoğu ücretli uygulamadan daha fazlasını hak ediyor. elimden geldiğince ya da aklıma geldikçe yardımcı olmaya da çabalıyorum. (daha bu paragrafı yazarken aklıma gelenlere bakın; abiword, inkscape, gedit, steadyflow, (g)parted, p7zip, winrar)

oha aptitude ve apt protokolü nasıl unuturum. abi yok böyle bir rahatlık, bas f12'ye yaz apt-cache search "bla bla" sonra ahan da bunlar var desin, devam et apt-get install bla-bla hop indirsin kursun. synaptic of of of.

susayım ben yahu. bitmez bu yoksa.

valla o kadar anlamıyorum linux falan ama office ev ve öğrenci için aldım 40 mıydı 35 miydi neydi dahada hiç vermedim. he birde watsapp indirdim telefonuma ücretli olarak etti mi 41?

birkaç ios uygulamasına 1-2 dolarlık olanlardan vermiştim. ama oyunlar falan pahalı kaçıyor. bak mesela fm 2013 ü almak isterdim 10-15 $ gibi bişi olsaydı. ama 40$ falan sanırım öğrenci adama fazla kaçıyor haliyle. daha makul olsa fiyatlar alınır her türlü.

grooveshark'da olmayan ne var fizy'de (cahilliğimden soruyorum)

mobil olarak kullanımı kolay. ben mobil ugyulamadan bahsetmiştim yazmayı unutmuşum

aslında anladım ben "android" demenden. :)

buna binaen sormuştum ne farkı var diye.

29 liraya bence değer. al gitsin

Korsanı bile o fiyatlarda satılıyor.

ben olsam alırdım.

Linux Mint kur keyfini sür :)

gerek yok, laptoplar için bir artısı yok windows 8in

win7 iyidir. xp'yi bile solladı stabilizasyon konusunda.

ayrıca microsoft, win 7ye 2015 yılına kadar destek vereceğini ve güncelleme sunacagını 2015den sonra kademe kademe güncellemeleri kesecegini açıkladı.

eğer ki microsoft "ben 2013den sonra win 7ye destek vermeyi bırakıcam" deseydi al derdim. çünkü şimdi almasan bir kaç ay sonra sike sike alacaktın.

ancak şu anki konjektürde 2015e kadar win 7 kullanmaya devam etmen daha mantıklı olur. zaten aldıgın ultrabooku 2015 yılında kullanmazsın bile, yenisini alırsın alırken de win 8 için ekstra para vermek zorunda kalmazsın, içinde gelir.

son olarak win8'in artıları daha çok mobil ve tablet (dokunmatik) piyasasında meydana çıkıyor. ultrabookda win 7 kullanman daha iyi olacaktır.

bir süre korsan kullan çünkü bu işe girdin mi geri dönüşü yok
belki beğenirsin belki beğenmezsin
ben şu anda win 8 kullanıyorum ama getirdiği yeniliklerden bazılarını çok beğendiğim için
şu yarı tablet yarı bilgisayar işletim sistemi olayı olmamış tam arada saçma sapan birşey
normalde kullandığımız herşeyi artık bir tane masaüstü diye uygulama var onun içinden yapmış gibi oluyoruz

ilerleyen zamanlarda uygulama mağazası beklentilerimi karşılayamazsa masaüstü pcde de laptopta da dönüş yapıyorum windows 7ye

29 liraya kesinlikle değer. uzun bir süredir 8 kullanıyorum. cok harıka olmus. 7ye bıle donmek ıstemıyorum. benım pc de de home premıum lisaansı var. dur bakalım bı guzellık yaparsa wındows hayatımda ılk kez lisanslı isletim sistemi kullanıcam.

bu arada 29liraya alacağın wındows 8 starter falansa hıc bulasma

açıp kapatmayı denesen ?

kapatıp açsan?

ilk onu denedim zaten, olmad:)

hızlı tren derken maglev imi kastetdiniz acaba?
bir çok belgesel var trenler veya maglevlerle ilgili araştırın derim.

sözlükten elbik var herif demiryolcu mudur? trensever midir nedir pek ilgili. o bilir bence.

@sivil admin maglev degil bildigin tren hatta sunum icin ozel hiz bile belirttiler 240 km/h diye.